Hadi canım adam uçmuş, şu günlerde çok da popüler hale gelen bir konuda bir şeyler atıyor tutuyor demek üzere olduğunuzu duyar gibiyim.
O halde, sizi kapılara başka bir açıdan bakmaya davet ediyorum, buyrun lütfen…
Beynim eski arşivlerden gelen bir bilgi akışıyla vızıldamaya başladı…
Yıllar önce, sokaktayım, koşuyorum, arkadan annemin sesini duyuyorum “Şafak koşma, yavaş oğlum, düşeceksin”, daha da hızlanıyorum, köşedeki pastanenin önünden yeni kaynamakta olan süt kokularının arasından uçarcasına geçip anneanemin evinin olduğu Zerrin Sokağa dalıyorum.
Az ilerde yol ikiye ayrılıyor, hemen sağa sapınca sağdaki yeşil sarı boyalı, üçgen oturumlu bir binanın önüne gelince zar zor yavaşlıyorum, apartmanın içerlek kapısının önüne gelip çılgınca zile basıyorum.
“Dzzzzt! Dızt! Dızt! dızzzt!” sesi ile demir ızgaralı, buzlu camlı metal kapıyı iterek, serin havanın üzerime hücum edip aşırı ısınmış olan vücudumun etrafından akmasını ve beni serinletmesini bekliyorum.
Kömürlükten gelen oldukça serin ve linyit kömürü kokan hava beni hem bedensel olarak, hem de zihinsel olarak ürpertiyor, karaklıktan korkuyorum o yaşlarda…
Gözlerimi karanlık kömürlüğe inen merdivenlerden kaçırıp, birinci kata çıkan tarafa çevirip hızla anneannemin evinin kapısına yöneliyorum. Zile kibarca, bir defa basıyorum ve minik bir gongdan çıkan sese benzer sesin tınısının dinliyorum.
Ayak sesleri kapının diğer tarafından yaklaşıyor, bir yandan da “o tatlı, bilge kadının, duru sesinin “geldim, geldim yavrum, açıyorum” diyen sesini duyuyorum.
Tam da o anda, kapının aralanmaya başladığı o anda, zaman sanki yavaşlıyor, hatta duruyor, kapının aralığından kızarmış ekmek, domatesli pilav, ekmek tatlısı için kızarmakta olan yumurtaya bulanmış kuru ekmek dilimlerinin kokusu ve daha neler neler üzerime hücum ediyor beni benden alıyorlardı.
...az ilerde yol ikiye ayrılıyor, hemen sağa sapınca sağdaki yeşil sarı boyalı, üçgen oturumlu bir binanın önüne gelince zar zor yavaşlıyorum, apartmanın içerlek kapısının önüne gelip çılgınca zile basıyorum...
Gök mavi renge boyalı apartmanın kapısı beni sokak boyutundan, daha başka iki boyut seçimi yapabileceğim bir yol ayrımına almıştı; “kömürlük” ve “anneannemin evi-birinci kat”. İkinciyi seçerek kendimi başka bir boyuta açılan bir kapıda bulmuştum: “anneannemin evi”.
Eve girdikten sonra ise yine başka boyutlara açılan kapılar beni karşılıyordu:
- Mutfak kapısı - enfes yemeklerin piştiği hayal dünyasına açılan,
- Salon kapısı - kömür sobasında ne çayların piştiği, ne kestanelerin kızartıldığı, ne sütlerin kaynatıldığı, ne kartopu oynamaktan donmaya yüz tutmuş ellerin ısıtılıp, çözdürüldüğü… karşılıklı duran divanda tatlı uykulara dalınan…
- -Balkon kapısı - Apartmanların arasına sıkışmış bir bahçeye açılan, içinde nice orman canlılarının yaşadığına dair hayaller kurulan…
- -Benim odamın kapısı - Kendimi içindeyken yenilmez hissettiğim, süpermenin yalnızlık kalesindeymişim hissi veren, masif ahşaptan yapılma küçük çalışma masamın, akvaryumumun ve yatağımın bulunduğu odam…
Bana kalırsa, hayatımızın farklı dilimlerindeki kapılar bizleri farklı zaman ve boyutlara götürüp getirebilen araçlar da aynı zamanda.
Şimdi sizleri bunlara çok güzel örnekler oluşturabilecek bir semtte yakaladığım bazı kareleri izlemeye davet ediyorum; haydi o zaman buyrun Balat’ a…
Balat Nerededir?
Balat, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, Fatih ilçesine bağlı bir semttir. Haliç kıyısında, Ayvansaray ile Fener arasında yer alır. Tarihi dokusu ve kültürel zenginlikleriyle ünlü olan Balat, ziyaretçilerine geçmişin izlerini sürme fırsatı sunar.
Balat İsmini Nereden Alır?
Balat adı, “Palation” yani saray kelimesinden türemiştir. Bu ismin kökeni, Blaherna Sarayı’na yakın olmasından gelir. Bazı kaynaklarda ise Balat’ın ismi, 1453 öncesindeki adı olan “Vasiliki Pili” olarak geçer. Bu isim, “hünkar kapısı” anlamına gelir.
Balat’ın Tarihteki Yeri
Balat’ın tarihi, Bizans dönemine kadar uzanır. O dönemde yapılan sinagog, kilise, cami, okul, han ve çarşı gibi yapıların birçoğu günümüze kadar ulaşmıştır. Balat’a ilk yerleşenler, Makedonya’nın Kastoria bölgesinden gelen Musevi ailelerdir. 1493 yılında İspanya’dan gelen Yahudiler, Balat’a yerleşmiş ve uzun bir süre burada yaşamışlardır. 1497 yılında ise Portekiz ve İtalya’dan Museviler gelmiş ve Geruş, Neve Şalom, Messina ve Montias sinagoglarını kurmuşlardır.
Musevi Yerleşimi ve Tarihçesi
16. yüzyıldan itibaren Balat, Yahudi yerleşim bölgesi olarak bilinmektedir. Yahudi evleri genellikle 2-3 katlı, dar ön yüzlü ve üst katlarında cumbalar bulunan binalardır. Eski Balat kapısından girildiğinde, Yahudilerden kalan yapıların birçoğunu görebiliriz. Bu yapılardan bazıları Yanyol Sinagogu, Ahrido Sinagogu ve Ayios Strati Ortodoks Kilisesi’dir.
Osmanlı Döneminde Balat
Osmanlı döneminde Balat’a Müslümanlar da yerleşmeye başlamış ve mahalle, semt adını almıştır. Bu dönemde yapılan camiler arasında Sümbül Tekkesi, Balat’ın en eski tekkesidir. 18. ve 19. yüzyıllarda Haliç’teki ticaretin azalması ve 1894 yılındaki deprem, Balat’ın canlılığını yitirmesine neden olmuştur.
Balat’ın Yapısı
Balat’ın yapısını, burada yaşayan halk belirlemiştir. Haliç kıyısındaki sokaklarda genellikle fakir aileler yaşamış, bu aileler kayıkçılar, sokak satıcıları ve hamallardan oluşmuştur. Zengin aileler ise Suriçi’ndeki Dubek, Ahrida, Tahtaminare, İstipol ve Asturya mahallelerinde ikamet etmiştir.
Göç Dalgaları ve Etkileri
19. yüzyılın sonlarında Balat’taki Museviler, Galata bölgesine göç etmeye başlamıştır. 1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi ve 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulması ile göç olayları hız kazanmıştır.
Tarihi Yapılar
Balat’ta Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma birçok tarihi yapı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
1. Ferruh Kethüda Camii
2. Yusuf Şücaüddin Camii
3. Draman Camii
4. Hoca Kasım Günani Mescidi
5. Molla Aşki Mescidi
6. Balatkapı İoannes Prodromos Metokhion Kilisesi
7. Balatkapı Panagia Balinou Kilisesi
8. Balatkapı Taksiarkhes Kilisesi
9. Surp Hreşdogabed Kilisesi
10. Aghia Strati Kilisesi
11. Sveti Stefan (Demir Kilise) Kilisesi
Balat Evlerinin Temel Özellikleri
Balat evlerinin temel özellikleri şunlardır:
1. Genellikle 30-50 metrekare taban oturumuna sahip, bodrumlu ve 3.5 katlı yapılardır.
2. Evlerin bir kısmı bahçelidir.
3. Dış duvarları kırmızı harman tuğladan yapılmıştır.
4. Yığma kargir evlerdir.
5. Tavan ve taban kısımları ahşaptır.
6. Oda bölmeleri bağdadi çıta üzeri horasan sıva tekniği ile yapılmıştır.
7. Bodrum katlarında ıslak zeminler bulunur.
8. Zeminlerde yer çinisi kullanılmıştır.
9. Evlerde sarnıç ve kuyu bulunmaktadır.
Balat, İstanbul’un tarihi dokusunu en iyi yansıtan semtlerinden biridir. Zengin kültürel geçmişi, mimari yapıları ve tarihi olayları ile Balat, ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunar. Bu tarihi semti keşfetmek, İstanbul’un geçmişine bir yolculuk yapmak gibidir.